4 Mayıs 2016 Çarşamba

Selahattin Demirtaş Kimdir ?


Selahattin Demirtaş, 10 Nisan 1973 tarihinde Elazığ’ın Palu ilçesinde doğdu. Zaza kökenli olup, babasının adı Tahir, annesinin adı Sadiye’dir. 

İyi düzeyde Zazaca, orta düzeyde İngilizce ve Kürtçe bilen Selahattin Demirtaş, öğretmen Başak Demirtaş ile evli ve 2 çocuk babasıdır. 2004 doğumlu “Delal’ ve 2007 doğumlu “Dılda” adında iki kız çocuğu var. 

3’ü erkek 7 kardeş olan Demirtaş kardeşlerden sadece , DTP’nin eski Genel Başkanı Nurettin Demirtaş üniversite eğitimini tamamlayamadı. Bir kız kardeşi avukat diğer 3 kız kardeşi üniversite eğitimlerini tamamlayarak öğretmen oldu. Diğer erkek kardeşi olan Süleyman Demirtaş tekstil mühendisi olarak çalışıyor. 

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Selahattin Demirtaş bir süre kardeşi Aygül Demirtaş ile birlikte serbest avukatlık yaptı. Demirtaş 2006 yılında (İHD) İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanlığı yaptı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi yöneticiliklerinde bulundu. 

TBMM 23. Dönem Diyarbakır Milletvekili ve 1 Şubat 2010 den itibaren (BDP) Barış ve Demokrasi Partisi eş genel başkanlığı yaptı. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde BDP’nin desteklediği bağımsız aday olarak Hakkari’den aday olmuş ve seçilmiştir. 

22 Haziran 2014 tarihinde yapılan HDP Kongresi’nde Figen Yüksekdağ ile birlikte HDP Eşbaşkanlığı’na seçilmiştir. 

10 Ağustos 2014 tarihinde ilk defa cumhurbaşkanının halk tarafından belirleneceği cumhurbaşkanlığı seçiminde Halkların Demokratik Partisi’nden cumhurbaşkanı adayı olmuş ve % 9,76 oranında oy almıştır. 

İyi düzeyde bağlama kullanan Selahattin Demirtaş, çıktığı bazı tv programlarında Kürtçe eserler de seslendirmiştir.

Hozan Murat Kimdir ?


Hozan Murat Ağrı’nın Patnos ilçesine bağlı Akdilek Köyünde dünyaya gelmiştir. 11 kardeşin en büyüğüdür. Akçeören köyünde ilkokula başlayan, ilkokul 3. sınıftan sonra köyden taşınıp patnos merkez Cengiz topel ilkokulunda devam etmiştir. 

Küçük yaşta müzikle tanışan Hozan Murat, Patnos ve civarında düğünlerde sahne almaya başladı. Ağrı Patnos’tan göç edip, İstanbul’a taşındıktan sonra müziğe devam eden Hozan Murat, 1996 yılında Bastem plakta “Hozan Murat – Daweta Agerî 1” adlı ilk albümünü piyasaya sundu. 

1998 yılında tiyatro eğitimini almıştır Film-San’a üye olarak bir çok dizide yer aldı, 
2000 yılında umut plakta “MURAT & ŞÎLAN” albümünü çıkardı, 
2001 yılında Türkiye’de ilk Kürtçe kısa film olan “Laqırdî” adlı filmin baş rolünü oynayarak, Türkiye ve Avrupa’da tüm Kürt halkının ilgisini toplamıştır. 
2004 yılında “Yarê Ez Yarım” albümünü çıkaran vcd kliplerle büyük ilgi ve beğeni almıştır. 

Hozan Murat, 2007 yılında “Serhat Müzik Plak”ı kurdu ve bir çok sanatçıya albüm yaptı. 2007 yılında büyük emek vererek “Rojê Birnakım” Single parça ya klip çekti. Türkiye’de kanallarda Kürtçe klip yayını yasak olduğu için Kürdistan’da ki TV kanallarında yayınlanmıştır. 

Sakarya Üniversitesinde Cavit Murtezaoğlu’dan şan solfej eğitimini 2007 yılında bitirmiştir. 2008 yılında Türkiye’nin iyi isimli yönetmenleriyle çalışıp yönetmenlik eğitimini alarak yönetmenlik yapmaya başladı. Aynı zamanda “MESAM” üyesidir ve 100’ün üzerinde kayıtlı eseri olan Hozan Murat’ın birçok eseri de bir kaç sanatçı tarafından seslendirilmiştir. 

Uzun bir aradan sonra, tekrar 2015 yılında iddalı bir şekilde söz ve müzikleri kendisine ait olan ve büyük emekler vererek yeni albümü “Hozan Murat – Taya Eşqê” adlı albümünü piyasaya sunmuştur.

Bave Teyar Kimdir ?


Bavê Teyar Grubu Kimdir? RÖPORTAJ 

Bavê Teyar grubu Qamişlo kentinde kuruldu. Bavê Teyar grubu, 16 yıldır birlikte kültür sanat faaliyetlerini yürüten Bavê Teyar (Cuma Xelo) ile halen grubun yazar ve yönetmenliğini yapan Ebdulbasit Navyan tarafından kurulmuştur(2001). 

Suriye’nin Qamişlo kentinde, çalışmalarını yürüten ve halk arasından neredeyse espiri ve neşenin temsilcisi olarak tanınan Bavê Teyar ve grubunun oyuncularından Beve Teyar (Cuma Xelo) grubun çalışmalarını anlattı. Amaçlarının toplumsal konulara dikkat çekmek olduğunu belirten Bavê Teyar,“Amacımız halkımız arasında yaşanan sorunları espirisel bir dille anlatmaktır“diyor. 

Bavê Teyar Ve Grubunun, Müzik, Tiyatro, Stand-Up Ve Rep Olmak Üzere Çeşitli Tarzları Var. Açıkçası İnsan, İsim Koymakta Zorlanıyor. En İyisi Sizden Dinleyelim, Bavê Teyar ve Grubunun Kimliği Nedir? 

– Bavê Teyar grubunun kimliği, aslında bizce bellidir. Bavê Teyar ve onun grubunun ortaya koyduğu sanattır. Anlaşılmayabilinir. Ama böyle bir şey var. Bavê Teyar grubunun kendine has bir tarzı ve sanatı var. Yalnız tiyatro değil, müzik, film ve rep olmak üzere birçok tarzı var. Ve insanlara kendini böyle kanıtlamıştır. İnsanlar içinde bu tarz Bavê Teyar kimliği olarak, tanımlıyor… Açıkçası kimliğimiz Bavê Teyar kimliğidir. 

– Genel Olarak, Ne Tür Temaları İşliyorsunuz? 

– Bu değişiyor tabii. Örneğin bir Newroz veya Kürt ulusal bayramıysa işlediğimiz konular da, tabi ki bu içeriktedir. Kürtlerin tarihi değerlerlerini işliyoruz. Halkımızın baskı altındaki yaşamını özgürlüğe olan tutkunu. Oyunları sergiliyoruz. Ama normal bir eğlence programlarında ve yaptığımız filmlerde ise durum değişiyor. Toplum içindeki sorunları espiritüel yollarla dile getiriyoruz. Amacımız burada hem insanları eğlendirmek, hem de onları bazı konularda düşünmeye sevk etmektir. Burada, zengin bir Kürtçe dilini de kullanmaya çalışıyoruz. Bir yandan da İnsanlarımıza Kürtçeyi öğretiyoruz. 

– Kürt Toplumun İçindeki Sorunları Espiritüel Bir İfadeyle Dile Getirdiğinizi Mi Söylüyorsunuz? 

– Tabi ki. Bizim böyle bir sorumluluğumuzda var. Ve biz bunun bilincindeyiz. Programlarımızın bütün temalarından toplumsal sorunlara dikkat çeken noktalar var. Yalnız bu sorunlara dikkat çekmiyoruz. Aynı zamanda, çözüm yollarını da gösteriyoruz. 

– Bavê Teyar ve Grubu Denildiğinde, İnsanların Aklına İlk Gelen Şaka, Espiri Ve Komiklik. Toplum, Bu Kadar Acı ve Yoksulluk İçinde Yaşamı Sürdürürken, Neden Başka Bir Şey İşlenmiyor? 

– Bu bilinçli bir tercihtir. Çünkü Kürtler bin yıllardır hep acı ve baskılar içinde yaşamış. Biz kalkıp bugünde tekrar acıları işlemeye kalkışırsak, bu halka katliamları ve baskıları hatırlamaktan başka bir işe yaramaz. Tamam halkımız kendi tarihini, ülkesini değerlerini bilmeli, atalarının çektiği acıları unutmamalı ama dünyadaki diğer toplumlar gibi gülmesini de bilmeli. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. 

‘Türkiye’ye Gitmek İstiyoruz

– İşlenen temalarda, toplumsal yaşama yoğun bir eleştiri var. Özelikle kadın, erkek ve aile ilişkiler irdeleniyor. Buradaki amacınız nedir? Açıkça şunu söyleyelim; Bavê Teyar’ın, Eyşo, Fato, Zeliha olmak üzere neden 5 tane eşi var? 


– Amacımız toplumumuzdaki bu gerilikleri eleştirmektir. Biliyorsunuz toplumumuzda kadına çok az değer veriliyor. Ülkemizde birçok insan iki evlidir. Burada kadının iradesi yok sayılıyor. Bizde, grup olarak bu konuyu sanat yoluyla ele alarak, irdelemeye çalıştık. Aslında bu yaşama bir eleştiridir. Amacımız kadının ne kadar değerli olduğunu insanlara kavratmak. Ve erkek ile kadın arasındaki eşitliği sağlamaktır. 

– Sahnedeki Bavê Teyar ile evdeki Bavê Teyar arasında ne gibi farklılıklar var? 

– Çok tabii. Birincisi çok eşli değilim. Gerçek ismim de, Bavê Teyar değil. İsmim Muhma Xelo’dur.(53) Qamişlo kendinden dünyaya geldim. Halen bu kentte yaşamımı sürdürüyorum evli ve 8 çocuk babasıyım. Kendi halimde mütevazi bir hayat sürdürüyorum. 1989 yılından bu yana da, kültür ve sanatla uğraşıyorum. 

– Şuanda, Qamîşlo kentinde çalışmalarınızı yürütüyorsunuz. Önünüzde ne gibi engeller çıkıyor? 

– Bizim önümüzde öyle çok ciddi engeller yok. Tek bir sorunumuz var; teknik sorunlarımız var. Bu sorunlar bizim çalışmalarımızı geriletiyor. O sorunlarımızsa daha güzel ve büyük projelere imza atarız. 

– Önümüzdeki dönemde ne gibi projeleriniz var? 

– Biz şimdiye kadar yüzlerce programa çıktık. Ve 6 tane kısa metrajlı film çektik. Bu çalışmalarımızı devam ediyoruz. Şu ana kadar birçok kentte gösteriler yaptık. En büyük amacımız ise Türkiye’ye gidip orada, gösteriler yapmaktır. 

6 resmi olmak üzere toplam 10 elamanı olan grup şimdiye kadar, 6 tane kısa metrajlı film ile yüzlerce tiyatro gösterisi yapmış. Grupta Eyşo rolünde oynayan Kifah Col ile birlikte 3 de kadın oyuncu var.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Yılmaz Güney Kimdir ?



Kürt asıllı “Çirkin Kral” lakabıyla bilinen Yılmaz Güney’in asıl adı Yılmaz Pütün’dür. 1 Nisan 1937 tarihinde Yenice, Karataş, Adana’da doğdu. Özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır. Oyuncusu, yönetmen, senarist ve yazardır. 

Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverekli ve annesi Vartoludur. Kendisi Adana’da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana’da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul’a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz’ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı. 

Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan’ın Karasevdası’nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur. 

İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir “Anadolu çocuğunun” otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli Lütfü Akad’ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu’dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.

Yılmaz Güney, 1972 yılında “devrimcilere yardım ve yataklık yaptığı” gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974’te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yıl Endişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu’yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim’de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976’da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney’in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikayesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya’nın Kaş ilçesinden Yunanistan’a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre’ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa’ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir. 

Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol’un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivalinde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa’da Duvar filmini çekti. Güney’in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi olmuştur. 

Son yıllarını Paris’te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984’te yaşamını yitirdi. Paris’te bulunan Père Lachaise Mezarlığı’na gömüldü. 

Yılmaz Güney 114 filmde oyunculuk, 26 filmde yönetmenlik, 15 filmde yapımcılık, 64 filmde ise senaristlik yapmıştır. Ayrıca bir filmin yazarı “Düzen (1978)” olup, bir filmin de “Yol, (1981)” kurgusunu yapmıştır.

Berdan Mardini Kimdir ?



Anne ve babası Mardin’in Yaylabaşı köyünden olan Mardini, 5 Kasım 1978’de Diyarbakır’da doğdu. Yedi kardeş’in altıncısı olan olan Mardini’nin babası T.Z.D. Kurumunda çalışan bir devlet memuruydu. Babasının mesleği nedeniyle eğitimini değişik illerde sürdürmek zorunda kaldı. İlkokul ikinci sınıfa kadar Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde okudu. Daha sonra babasının tayini çıkınca, ailesiyle birlikte Isparta’nın Gelendost ilçesine taşındı. İlkokul üçüncü sınıfa Gelendost’ta devam etti. O yıllarda yeteneği ön plana çıkmaya başlıyordu. Okulda oynadığı piyes, tiyatro gibi sanat alanlarında sesinin güzelliği çevresi tarafından fark edildi. 

İlkokul beşinci sınıfta düzenlenen ilçeler arası şiir yarışmasında üçüncü oldu. Daha sonra ortaokul yıllarında okulun düzenlediği bir çok sosyal ve kültürel faaliyetlerde görev aldı. Ortaokulda üç, lisede iki sene tiyatro oynadı. Yine okulun düzenlemiş olduğu ses yarışmasında birinci oldu. O a merak sarmaya başlamıştı. Enstrüman çalmayı çok istiyordu. Okulun açmış olduğu bağlama kursuna ablası ve ağabeği yazıldığı için kendisi yazılamadı. Ama o kadar hevesliydi ki ağabeyi ve ablası evde çalışırken onları seyreder, daha sonra bağlamayı gizlice alıp kendi kendine çalışırdı. Bir süre sonra kendide bağlama çalmaya başladı. Derken babası emekli oldu ve abisiyle ablasının, daha önce gittiği İstanbul’a yerleşmek zorunda kaldı. 

İstanbul’da Avcılar’a yerleşti. Avcılar Süleyman Nazif Lisesinde eğitimine Lise üçüncü sınıftan devam etti. Bir senelik okul yaşantısı içerisinde yine okulun düzenlediği konser ve faaliyetlerde yer aldı. Üniversite sınavını kazanamadı ve iş hayatına atıldı. Babasının açmış olduğu tekstil firmasında kardeşleriyle birlikte çalışmaya başladı. Burada işin bütün safhalarında çalıştı. Ortacı, makineci ve pastalcı olarak çalıştı. İki senesini burada geçirdikten sonra firmalarının yakınındaki bağlama kursuna yazıldı. Orada çok iyi bağlama çalan birine rastladı. Bir gece onunla birlikte Avcılar sahilde bir bara gidip eğlenmeye karar verdiler. O barda ses düzeni henüz yeni kurulduğu için herkes kendi masasında çalıp söylüyordu. Kendi kendilerine mırıldanırken barın sahibi rica etti ve ses düzeniyle okumasını istedi. Orada bir iki türkü okuyunca çok beğenildi ve geceleri sahneye çıkması istendi. 

Aslında sahne anlamında müzik hayatına başlaması tamamen bir tesadüftü. Bu dönem içerisinde sabahtan akşama kadar işyerinde,işten sonra da ailesinden gizli olarak sahne hayatına başladı. Çevresi çok başarılı olduğuna inanıyordu. İstanbul’un değişik semtlerinden teklifler gelmeye başlamıştı. Bu arada profesyonel anlamda müziğe merak sarmaya başlamış ve teklifleri değerlendirme kararı almıştı. Ama konfeksiyon hayatı devam ediyordu. İkisinin de bir arada gitmeyeceğini düşünerek ailesine gece sahne aldığını ve artık müzikle uğraşmak istediğini söyledi. Ailesinden de olumlu yanıt aldı. 

Konfeksiyon hayatına son verip Bakırköy Prestij Bar’dan gelen teklifi doğrultusunda orada çalışmaya başladı. Prestij Bar’da sahne almaya başladıktan sonra, farklı birçok teklifler gelmeye başladı. Profesyonel bir müzik hayatı için nota ve solfej dersleri alarak kendisini bu anlamda geliştirmeye başladı. Aslında konservatuvar okumak istiyordu, hatta sınavlarına da girdi, fakat başarılı olamadı. Yalnız bu işin okulunu okumanın şart olmadığını, insanın kendini bu anlamda geliştirmek için dışarıdan da özel eğitimler alabileceğini ve kendini hazırlayabileceğini düşünüyordu. 

Bir iki yıl Bakırköy’de sahne aldıktan sonra Etiler Zorba Taverna haftanın bir günü türkü gecesi yapmasını istemişti. Pazar günleri orada çıkmaya başladı. Bir dönem sonra şu sıralar da sahne aldığı yer olan Taksim Mektup Bar’da çıkmaya başladı. Sahne yıllarına başladıktan sonra kendisinden iki yaş büyük olan abisi de gitar çalmaya başlayarak Berdan’a sahnede eşlik etmeye başladı. Nihayet profesyonel çalışması 2000 yılının kasım ayında piyasaya çıktı. Albümü Canan Prodüksiyon tarafından yapılmıştı. Ama gerek yapım hatası gerekse tanıtım hatası kitlelere onu ulaştıramamıştı. Bu albüm kendisi için iyi bir tecrübe oldu. 2000 yılından 2002 yılına kadar bu anlamda mücadele verdi ve sonunda istediği albümü yaptı. 

Berdan Mardini, 

2014 yılında TRT Kurdi kanalında yayınlanan “Jan” dizisinde, 
2013 yılında TRT Şeş kanalında yayınlanan “Mardin Akşamları” programında, 
2013 yılında TRT Şeş kanalında yayınlanan “Mardin Show” programında, 
2009 yılında TRT Şeş kanalında yayınlanan “Gülbarin” programında, 
2004 yılında Show Tv kanalında yayınlanan “Perçem” dizisinde, 
2003 yılında Atv kanalında yayınlanan “Kurşun Yarası” dizisinde yer aldı.